Deprem riski olan iller değişti, şimdi ne olacak?

Deprem riski olan iller değişti, şimdi ne olacak?

1-7 Mart Deprem Haftası, her zaman farkındalık halinde olunması gereken deprem gerçeğinin yeniden altının çizilmesini sağlıyor. Bu vesileyle depremdeki riskli iller ve raporlardaki önerileri mercek altına aldık.

Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de, AFAD verilerine göre, her yıl irili ufaklı 22-24 bin arasında deprem oluyor. Sadece 2020 yılında ise ülkemizde yaşanan deprem sayısı 33 bini aştı. Türkiye’nin depremselliğinin çeşitli sebepleri var. Ancak en önemli unsur fay hatlarının topraklarımızdaki yeri ve hareketleri.

Türkiye'deki depremler konusunda bilim insanları fay hatları açısından iki ana neden ortaya koyuyor. Bunlardan ilki, Atlas Okyanusu'nun ortalarındaki okyanus ortası sırtının genişlemesi. Ki bu genişleme Afrika levhasını kuzeydoğu yönünde hareket ettiriyor. Afrika, Akdeniz altında Anadolu Levhası ile çarpışıyor ya da bu levhanın altına dalıyor. Anadolu depremselliğinin ikinci ana nedeni ise Kızıldeniz ortasındaki okyanus tabanı yayılması olarak gösteriliyor. Bu hareket Arap Levhasını kuzey yönünde etkiliyor ve Doğu Anadolu Fayında yoğun depremselliğe neden oluyor. Afrika Levhasının kuzey kenarındaki okyanussal kabuk bu sıkışmada Anadolu ve Ege'nin altına dalıyor. Bu dalma sırasında Batı Anadolu'ya çekme kuvveti uyguluyor. Arap Levhasının baskısıyla Kuzey Anadolu Fayı boyunca batıya doğru itilen Anadolu Levhası batıda sıkışmaya sebep oluyor.

Türkiye deprem tehlike haritası
Türkiye deprem tehlike haritası

Türkiye’nin fay hatları haritası değişti

İşte bu temel bilgiler uzmanlara bölgelerin ve illerin depremselliğini incelerken ışık tutuyor. Bu konudaki bir başka önemli kaynak ise 18 Mart 2018 tarih ve 30364 sayılı, "Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Parametre Değerleri Hakkında Karar" ile Resmi Gazete'de yayımlanarak 1 Ocak 2019'da yürürlüğe giren Türkiye Deprem Tehlike Haritası.

Haritanın önemi, dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmelere ve deprem tehlike analizi için gerekli olan bilgi/veri artışına paralel olarak yeniden düzenlenmiş olmasında. 1996 tarihli Resmi Deprem Bölgeleri Haritası, Türkiye yüzölçümünün yüzde 66'sının 1'inci ve 2'nci derece deprem bölgesinde bulunduğunu ve nüfusunun yüzde 71'inin bu bölgelerde yaşadığını gösteriyordu. Yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle, 1996 tarihli harita ile depreme maruz bölgeler olarak tespit edilen yerler yürürlükten kaldırıldı. Ayrıca yeni haritada “1'inci derece deprem bölgesi, ikinci derece deprem bölgesi” gibi ifadeler kullanılmadı.

İllerin risk sıralaması farklılaştı

Yeni haritanın en güncel deprem kaynak parametreleri, deprem katalogları ve yeni nesil matematiksel modeller dikkate alınarak çok daha fazla ve ayrıntılı veriyle hazırlanmış olması dikkat çekiyor. İki harita arasında farklılıklar da belirgin. 1996 resmi deprem bölgeleri haritasında 1'inci derece deprem bölgesi içinde ve en tehlikeli illerden biri olarak gösterilen Kırşehir, yeni haritaya göre en tehlikesizlerden biri. Haritaya göre Çanakkale, Muğla, Adana, Antalya, Eskişehir, Malatya gibi birçok ilin deprem tehlikesi düşerken; Trabzon, Rize, Elazığ, Erzurum ve Aksaray gibi illerin ise yükselmiş. Yeni deprem haritasına göre Türkiye yüzölçümünün yüzde 18'i 1'inci derece deprem tehlikesi altında. Türkiye nüfusunun yüzde 27'si ise bu bölgede yaşıyor.

Öte yandan yeni deprem haritasına dijital ortamdan ulaşılabiliyor. Mahalle mahalle risk değerlendirmesi yapılmasına imkân tanıyan “Türkiye Deprem Tehlike Haritaları İnteraktif Web Uygulaması”na AFAD’ın web sitesinden ulaşılabiliyor. Sitede çıkan linki açıp, gereken koordinat bilgileri girildikten sonra, o yerin deprem riski görülebiliyor. İsteyen herkes evinin bulunduğu yerin depremselliğini kontrol edebiliyor.

http://yerbilimleri.mta.gov.tr/anasayfa.aspx adresi üzerinden tıklayarak harita üzerinden bulunduğunuz konuma ulaşabiliyorsunuz. Ekranın yan tarafından ‘Faylar’ sekmesini ve ‘Depremler’ sekmesinden ise ‘Son 24 Gün’, ‘Son 7 Gün’ ve ‘Son 30 Gün’ şeklindeki kutucuklara tıklayarak bu bilgiyi alabilirsiniz.

Fay üstünde yaşayan üç il: Bingöl, Aydın, Hatay

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası, haritanın değişimi sonrasında bir raporlama serisine imza attı. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, riskli illeri ele aldıkları “Fay üzerinde Yaşayan Kentlerimiz” başlıklı raporları, web sitesinden vatandaşların ilgisine ve bilgisine sunuyor. Bugüne kadar Aydın, Burdur, Balıkesir, Bingöl, Erzurum, Hatay, Konya illerinin raporları yayımlandı. Aynı yöntemle hazırlanan ve risk sıralamasında ilk sıralarda olan Bingöl, Aydın ve Hatay’ın raporlarına yakından bakıyoruz.

Haritadaki mavi çizgiler üzerindeki değerler, önümüzdeki 50 yılda gerçekleşme olasılığı yüzde 10’dan fazla olan bir depremde olası yer sarsıntısının miktarını gösteriyor.
Haritadaki mavi çizgiler üzerindeki değerler, önümüzdeki 50 yılda gerçekleşme olasılığı yüzde 10’dan fazla olan bir depremde olası yer sarsıntısının miktarını gösteriyor.

Bingöl’ün depremselliği

Son olarak yaşanan Bingöl Karlıova’daki 4.1 büyüklüğündeki depremle haberlere taşınan Bingöl’de en yıkıcı deprem ise 22 Mayıs 1971 günü saat 18.45’te gerçekleşmişti. Bingöl-Göynük arasında gerçekleşen 6.8 büyüklüğündeki depremde çok sayıda can ve mal kaybı yaşanmıştı. Bingöl’ün Karlıova ve Yedisu ilçeleri arasında, Kuzey Anadolu Fay Sistemi üzerinde, 14 Haziran 2020 günü saat 17.24’teki 5.5 büyüklüğündeki deprem de bölgenin yaşadığı Kuzey Anadolu Fayı ile uyumlu bir başka depremdi.

Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Bingöl il merkezi, aktif fayların en yoğun olduğu alanlardan biri olan Bingöl-Karlıova-Erzincan üçgeni içinde kalıyor. Deprem üretme potansiyeli en yüksek faylardan Doğu Anadolu Fay Zonu’na yaklaşık 2 kilometre, Kuzey Anadolu Fay Zonu’na yaklaşık 40 kilometre mesafede. Bu konumu ile Bingöl il merkezi, ülkemizin deprem tehlikesi en yüksek illerinden. Raporda gerek Bingöl gerekse komşusu olan illerde tarihsel (1900 öncesi) ve aletsel (1900 sonrası) dönemlerde meydana gelen yıkıcı depremlere dikkat çekiliyor ve “Bir yer geçmişte depremlerden etkilenmiş ise gelecekte de etkilenecek olması kaçınılmazdır” deniyor.

Rapora göre, Bingöl il merkezinin neredeyse tamamı alüvyon zemin üzerine kurulu. Alüvyon zeminin özelliği zayıf mühendislik özellikleri nedeniyle depremden kaynaklanan sarsıntıyı binalara iletirken olduğundan daha fazla büyütmesi. Bu durum, deprem dalgalarını sönümlendiren kayalık zeminlere oranla çok daha fazla hasara neden oluyor. 

Bingöl il merkezinin neredeyse tamamı alüvyon zemin üzerine kurulu
Bingöl il merkezinin neredeyse tamamı alüvyon zemin üzerine kurulu

Bingöl’ün diri fayları

22 Mayıs 1971’de meydana gelen ve 875 can kaybına neden olan 6.8 büyüklüğündeki deprem il merkezinin sadece 10 kilometre güneydoğusunda. 01 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen ve 176 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan 6.4 büyüklüğündeki deprem ise il merkezinin yaklaşık 15 kilometre kuzeyinde meydana gelmişti. Rapora göre bu depremlerin ortaya çıkardığı gerçek, Bingöl il merkezi ve yakın çevresinde, deprem üretme potansiyeline sahip çok sayıda fayın varlığı. Raporda, “Bingöl kentinin depremselliği kent merkezinden ve yakınından geçen faylarla sınırlı değildir” deniyor ve şu bilginin altı çiziliyor: “Başta Karlıova ve Yedisu ilçe merkezleri başta olmak üzere 2003 yılında 84 öğrencinin yaşamını yitirdiği Çeltiksuyu köyünün de aralarında bulunduğu 36’yı aşkın köy yerleşim alanı doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında yapılacak çalışmaların sadece il merkezinde değil il ölçeğinde yapılmasının önemi ve önceliği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.”

Bingöl kent merkezi ve fay hatları ilişkisi gereği yerel yönetim ve valiliklerin gerekli önlemleri alması öneriliyor.
Bingöl kent merkezi ve fay hatları ilişkisi gereği yerel yönetim ve valiliklerin gerekli önlemleri alması öneriliyor.

ALINACAK ÖNLEMLER NELER OLMALI?

Raporun sonunda yerel yönetimlere tavsiyelerde bulunuluyor. “Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan bu rapor Bingöl İli yönetimi ve karar vericilerini ilin deprem ve diri fay tehlikesi hakkında uyarıcı ve yönlendirici olma amacındadır. Odamız bu konuda talep edildiği takdirde iş birliğine hazırdır” sözleriyle desteklenen öneriler şöyle:

“Bingöl’ün gelecekteki olası bir depremi en az zararla atlatabilmesi için:

• Bingöl Valiliği, Bingöl Merkez ve İlçe Belediyeleri ile İller Bankası Genel Müdürlüğü tarafından Bingöl ilinin hem Doğru Anadolu Fay zonu, hem de Kuzey Anadolu fay zonlarının kesişim noktasında yer aldığı gerçeğinden hareketle, kent ölçeğinde uluslararası uygulama örneklerini de baz alınarak mikro bölgeleme çalışmalarını yapması gerektiği,

• Mikro bölgeleme çalışmaları kapsamında diri fayların yerinin ve özelliklerinin, farklı disiplinlerden veri girişi ile jeoloji mühendisliği araştırmaları temelinde yapılacak paleosismolojik araştırmalarla net olarak belirlenmesi,

• Yukarıdaki çalışma sonuçlarından elde edilecek bilgiler ve diğer disiplinlerden (inşaat, mimarlık, şehir plancıları vd) edinilecek bilgiler ve diğer afet olasılıkları ışığında Deprem Master Planlarının hazırlanması,

• Deprem master planı dikkate alınarak kentin gelişim ve yerleşim stratejilerinin belirlenmesi gerekmekte olup bu çerçevede aktif fay hatlarının çevre düzeni haritalarına işlenmesi ve aktif fay zonlarının sakınım bantı içinde kalan alanların 1. Derece doğal eşik değerler arasına alınması ve bina ve bina türü yapılar için sınırlama getirilmesi,

• Nazım ve uygulama imar planlarının çevre düzeni planlarında yapılan bu değişikliklerden sonra gözden geçirilerek, aktif fay hatlarının sakınım batlarının imar planlarına işlenerek yenilenmesi, gerektiği düşünülmektedir.”

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinden ulaşılan bilgilere göre Aydın’da 10 ilçede 45 mahalle fay hattı üzerinde yer alıyor.
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinden ulaşılan bilgilere göre Aydın’da 10 ilçede 45 mahalle fay hattı üzerinde yer alıyor.

Aydın’ın depremselliği ve diri faylar

Aydın kent merkezi zayıf bir zemine sahip olmanın yanı sıra il merkezindeki binalarının altından diri fay geçen illerimizden biri.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün Türkiye Diri Fay Haritası'na (TDFH) göre Aydın’da 5.5. üzerinde deprem üretebilecek 24 diri fay yer alıyor. Bu faylar Efeler, Nazilli, Germencik ilçelerini riskli hale getiriyor. Bu nedenle Aydın’ın 6.5’ten büyük bir olası depremde hem depremin yaratacağı şiddetli sarsıntı hem de yüzey faylanması tehlikesi nedeniyle hasar alması bekleniyor. 

Kuşadası da riskli bölgeler arasında sayılıyor.
Kuşadası da riskli bölgeler arasında sayılıyor.

TDFH’ye göre Aydın ili, bölgesel ölçekte Büyük Menderes Fay Sistemi olarak adlandırılan bir diri fay sisteminin tam kalbinde bulunuyor. Doğrudan il merkezinin içinden ve yakınından geçen birçok diri fay söz konusu. Aydın kent merkezinin kuzey kesimindeki fay zonu, yatay topoğrafyanın kuzeye doğru sarplaşmaya başladığı alanda yer alıyor ve birbirine paralel uzanan irili ufaklı birçok fay parçasından oluşuyor. Bu alanda Adnan Menderes Üniversitesi ise fayın taban blokunda yer alıyor. Bir diğer diri fay zonu ise kentin güneyinde ve nispeten daha kısa faylardan oluşuyor. Jeolojik gözlemlere göre, Aydın ili ve çevresindeki faylar birbirleri ile yanal ve düşey yönde etkileşim halinde.

Sonuçta Aydın kent merkezinin yanı sıra Kuşadası, Söke, Germencik, Köşk, Sultanhisar, Nazilli ve Bozdoğan ilçe merkezleri ile eskiden köy veya belde statüsünde bulunan yaklaşık 44 mahalle de doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerinde bulunuyor.

Öneriler

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, bu durumda en akıllıca yaklaşımın yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesi olduğunu belirtiyor. Raporda ayrıca, “Diri fayların yerinin net olarak belirlenmesinin ardından fay sakınım bantı üzerindeki bina ve bina türü yapıların zaman içerisinde kaldırılarak bu alanlardaki nüfus yoğunluğunun azaltılması, yüzey faylanması tehlike kuşağı içerisindeki yerlerin farklı biçimde (park, günübirlik tesisler vb) kullanılması, henüz yerleşim olmayan bu tür alanlar varsa da bunların bina ve bina türü yapılar için kullanılmak üzere imara açılmaması gerekir.” deniyor. 

Hatay içerisinden geçen faylar tehlike oluşturuyor
Hatay içerisinden geçen faylar tehlike oluşturuyor

Hatay’ın depremselliği

Hatay içinden geçen ve kenti kuzeydoğudan güneybatıya kesen fayların varlığı biliniyor. Bunun yanı sıra il içerisinde önemli diri faylar var. Bu fayların hangisinin geçmişte tarihi kayıtlara girdiği, hangi depremleri ürettikleri ve hangi sıklıkla deprem ürettiği konusunda henüz güvenilir detayda bir veri bulunmuyor. İlin depremselliğini anlamak için kritik öneme sahip olan bu bilinmezlikler daha detaylı çalışmalarla aydınlatılmaya muhtaç ise de gösterdiği sonuç Antakya ilçesi için deprem ve yüzey faylanması tehlikesi olasılığının yüksek olduğudur.

Raporda TDFH’nin diri fayların Antakya içerisinden kuzeydoğu-güneybatı yönünde geçtiğini gösterdiğini belirtiyor ve şu ifadelere yer veriliyor: “Habib-i Neccar Dağı'nın eteklerinde yer alan bu fay, topoğrafyada yarattığı ani sarplık ve dağı oluşturan kireçtaşlarındaki fay aynaları sayesinde iyi biliniyor. Saint Pierre Kilisesi de bu fayın tam üzerindeki bir mağarada yer almaktadır. Fay, çoğu yerde Antakya ovasını dolduran Asi Nehri alüvyonları ile dağı oluşturan kayalar arasındaki sınırı oluşturmaktadır. Amik ovası kuzey, güney ve batıdan gelen üç ana fay sisteminin birleştiği bir noktada yer aldığından Hatay tüm tarihi boyunca önemli depremlerden etkilenmiştir, gelecekte de etkiIenmesi kaçınılmazdır.”

Raporda, Doğu Anadolu Fayı’nın Maraş Türkoğlu Amik Ovası arasındaki kesimi ile Ölü Deniz fayının Amik ovasında birleştiği, Amik ovasından Antakya'ya oradan Samandağ ve Yayladağı’na uzanan fay kolları ile Akdeniz içerisindeki fayların da ilin deprem kaynakları olduğu belirtiliyor. Hatay'ın depremselliği daha geniş bir alanda ele alınırsa, Hassa, Kırıkhan, Dörtyol, Enin, Reyhanlı ilçe merkezleri ile 25'e yakın eski köy/mahalle doğrudan fay hattı üzerinde bulunduğunun vurgulanması gerekiyor. Bu fayların büyük kısmı 7.0 büyüklüğünde veya daha üzerinde deprem üretme potansiyeline sahip. Bu açıdan bakıldığında yapılacak çalışmaların sadece il merkezinde değil kent bütününde yapılmasının önemi ve aciliyeti ortada.

Raporda, Hatay’daki kıyı yerleşim alanlarının Akdeniz'deki olası bir depremle tetiklenebilecek tsunamiden etkilenebileceği vurgulanıyor.
Raporda, Hatay’daki kıyı yerleşim alanlarının Akdeniz'deki olası bir depremle tetiklenebilecek tsunamiden etkilenebileceği vurgulanıyor.

Rapordan öneriler

Raporda, belirtilen fayların detaylı araştırılması öneriliyor: “Ancak bu fayların daha detaylı olarak araştırılması ilin deprem tehlikesinin belirlenmesi açısından bilinmezliklerin ortaya konmasını sağlayacaktır. Bilinen diri fayların da nazım veya uygulama imar planlarına işlenmesi gerekmektedir. Yapılacak araştırmalar ile fay yerlerinin hassas olarak belirlenmesi şarttır.”

Ayrıca, Hatay'da birçok yerleşim alanının zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri üzerine oturmasına dikkat çekiliyor. Sıvılaşma veya yanal yayılmaya uygun alanların varlığı ile kıyı yerleşim alanlarının Akdeniz'de deniz içinde meydana gelebilecek olası bir depremle tetiklenebilecek tsunami olayından etkilenebileceği vurgulanıyor. Bu açıdan mikro bölgeleme çalışmalarında bu konulara da dikkat edilmesi öneriliyor.

7 milyona yakın bina yıkılmalı

Tüm bu raporların sonucu olarak, Türkiye’deki illerin riskleri ile birlikte evlerin sağlamlığı da depreme karşı alınacak önlemler konusunda anahtar niteliğinde. Uzmanların deprem konusunda söz birliği yaptığı konuların başında, depreme dayanıksız çıkan binaların ya güçlendirilmesi ya da yıkılması gerekliliği geliyor. Kentsel dönüşüm hızla gerçekleştirilmeli ve güvenli binalar inşa edilmeli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre Türkiye’deki evlerin 7 milyona yakını dayanıksız. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yakın zamanda, ülkemizde riskli statüde bulunan 6.7 milyon binanın 1.5 milyonunun acilen yıkılıp yeniden yapılması gerektiğini açıklamıştı.

AFAD, vatandaşları harekete geçmeye çağırıyor.
AFAD, vatandaşları harekete geçmeye çağırıyor.

Deprem Haftası ve AFAD

1-7 Mart arası, Deprem Haftası olarak kabul ediliyor. Dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde, depreme karşı hazırlıklı olunmasının önemi, depremden korunma yollarının anlatılması ve toplumda afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılması amaçlanıyor. AFAD, vatandaşları, depreme hazırlık yapmaları, deprem sırası ve sonrasındaki doğru davranış şekillerini öğrenip uygulamaları gibi konularda harekete geçmeye çağırıyor.

Vatandaşlar, bu bilgilere AFAD’ın internet sayfalarından ve sosyal medya hesaplarından ulaşabiliyor. AFAD İl Müdürlüklerinin düzenlediği ‘temel afet bilinci eğitimlerine’ de katılarak elde edebiliyor. Vatandaşlar, afetlerde, kendilerine ve sevdiklerine yardım edecek önemli bilgi ve becerilere sahip olmak için ise e-Devlet üzerinden AFAD Gönüllüsü başvurusu yapabiliyor.

Depreme hazırlı olmamız ve depremler yüzünden artık büyük acılar yaşamamamız en büyük dileğimiz.

Kaynaklar:

AFAD

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü

Deprem Araştırma Dairesi 

Benzer İçerikler

Kentsel dönüşümde hedef 2035

Kentsel dönüşümde hedef 2035

Konteynerlerinizi güvende tutmanın en iyi yolu: Lashing

Konteynerlerinizi güvende tutmanın en iyi yolu: Lashing

Demir çelik sektöründe iş güvenliği

Demir çelik sektöründe iş güvenliği

PSM’den Corpus Sigorta’ya ve Quick Sigorta’ya 2 ödül!

PSM’den Corpus Sigorta’ya ve Quick Sigorta’ya 2 ödül!