Düzce'de yaşanan 5,9 büyüklüğündeki deprem ile riskli olan bölgeler için depreme ne kadar hazırlıklı olunduğu konusu bir kez daha gündeme geldi. Düzce depreminin ardından hazırlanan teknik raporda, depremin yıkıcılığının bu kadar az olmasının nedeni olarak bölgedeki yapı stoklarının iyi olması gösterildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Düzce Üniversitesi öğretim görevlilerinin hazırladığı, Düzce Gölyaka merkezli 23 Kasım'da meydana gelen ve 93 kişinin yaralandığı 5,9 büyüklüğündeki depremle ilgili raporda, “1999 Düzce depreminde bütün ilin yüzde 70'e yakın yapı stoku yıkıldığından 1999 depreminden sonra inşa edilen binalarda yapısal hasar hemen hemen görülmedi. Sadece duvarlarda yapısal olmayan hasarlar olduğu görüldü" denildi.
2000’li yıllardan sonra işler değişti
2000'li yıllardan sonra ülkemizde yapı denetim kanunu ve hazır beton teknolojisiyle birlikte artık bu binaların inşasında yapılan hataların minimum seviyeye indiği görülüyor. Raporda aynı zamanda 2000 yılından sonra inşa edilen binaların yönetmeliklere uygun olduğu ve yapılacak kentsel dönüşüm çalışmalarına yönelik olumlu işaret verildiği kaydedildi. Düzce'deki bu durum olası İstanbul depremi için umut veriyor. Çünkü 2000'li yıllardan sonra ilk defa bir bölge böyle bir depremi test ettiği için o tarihten sonra inşa edilmiş yapıların durumu gayet iyi.
Raporda 1999 öncesi yapılmış ve halen kullanılan yapılarda çok hızlı bir kentsel dönüşüme gidilmesi gerektiğinin de altı çiziliyor. Bu yapılardaki genel problemler arasında, yapım aşamasında projeye uyulmamış olması, projede belirtilmiş olan malzeme özelliklerinin yani beton kalitesinin yerinde uygulanmaması; betonun zamanında kürlenmemesi, sulanmaması veya çimento malzemesinin içindeki agreganın uygun olmaması bulunuyor.
Olası bir depremdeki bütün yapı stokunun çok önemli bir risk altında olduğu biliniyor. İstanbul, İzmir, Bursa, Elazığ, Erzincan gibi aktif fayların olduğu, büyük depremlerin beklendiği bu illerde öncelikli olarak 1999 öncesi yapılmış binaların hızlıca kentsel dönüşüme girmesi ya da güçlendirilmesi gerekiyor.
2035’e kadar dönüşüme girmemiş bina kalmayacak
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2035 yılına kadar Türkiye'nin deprem riski olan bölgelerinde kentsel dönüşüme girmemiş bina kalmayacağını duyurdu. Bakanlık kentsel dönüşüm projeleri kapsamında, Türkiye'nin dört bir yanındaki şantiyelerde 120 milyar lira yatırım bedeliyle, 350 bin kentsel dönüşüm ve sosyal konut inşa çalışmalarının sürdüğünü belirtti.
Kentsel dönüşüm ile en az 9 şiddetinde depreme karşı dayanıklı yapılar oluşturuluyor. Kentsel dönüşümle ilgili kanunun özü ise anlaşma usulü olarak gösteriliyor. Anlaşma yolu ile riskli yapısını yıktıranlara kanun kapsamında oluşturulan dönüşüm hesabından kira yardımı, kredi, konut ve işyeri tahsisi ile konut sertifikası gibi destekler veriliyor. Riskli yapılarda malikler, ikamet ettikleri bağımsız bölüm için 18 ay kira yardımı alıyor. Kentsel dönüşüm alanlarında ise kira yardımı ile ilgili detaylar Bakanlıkça proje bazında belirleniyor.
Kentsel dönüşüm alanlarında salt konut veya ticaret alanı üretimi yapılmıyor. Bunun temel nedeni yaşam alanı yaratılmak istenmesi. Kentsel dönüşümle ilgili yorumlarda bulunan bilim insanları, farklı mekân yaklaşımları üzerinden kentsel dönüşümün doğasını açıklamaya çalışıyor. Kentsel dönüşümün toplumsal dönüşümle diyalektik bir ilişki içinde olduğu ve bu diyalektik ilişkide mekânın toplumu, toplumun da mekân üzerindeki etkisinin yadsınamaz olduğu kabul ediliyor. Bu nedenle yaşam alanları yaratılıp sosyokültürel tüm faaliyetleri barındıran parklar, yeşil alanlar ve spor tesisleri kentsel dönüşüm faaliyetleri kapsamında inşa ediliyor. Ayrıca ulaşımın yürüme mesafesi içinde sağlanması da gerekiyor.
Kırsal alanlarda da yapı bazında analizler yapılarak yapılarını yenilemek isteyen vatandaşların kentsel dönüşümün imkanlarından faydalanabileceği kaydediliyor. 2035 yılına gelindiğinde Türkiye'nin deprem riski olan bölgelerinde kentsel dönüşüme girmemiş hiçbir binanın kalmaması bekleniyor ve hedefleniyor.