İklim krizinin dünya için olumsuz etkileriyle mücadelede yeşil ve sürdürülebilir enerji kaynakları önem arz ediyor. Bu kaynaklar arasında da rüzgar enerjisi öne çıkıyor. Küresel rüzgar enerjisi sektörüne olan ilginin artışı raporlarla da destekleniyor. Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) ve WindEurope raporları, küresel rüzgar enerjisi sektöründeki büyümeye işaret ediyor ve bu ilginin hükümetlerin, şehirlerin, yatırımcıların ve müşterilerin desteğiyle süreceği vurgulanıyor.
GWEC raporuna göre rüzgar enerjisinde kapasite artışının 2023-2030 döneminde yüzde 13 oranında bir artışla yıllık 143 gigavat olacağı tahmin ediliyor. Böylelikle küresel rüzgar enerjisinde kurulu gücün 2030 yılına gelindiğinde, 2 teravat seviyesine ulaşması bekleniyor.
Türkiye’nin rüzgar enerjisi çalışmaları
Türkiye de rüzgar enerjisi konusunda çalışmalarına devam ediyor. 2021'de Paris Anlaşması'na taraf olan Türkiye, 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak üzere çalışıyor. Türkiye hem rüzgar ve güneş enerjisinden faydalanıp karbonsuzlaşmayı hem de enerjide bağımsız olmayı hedefliyor.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), rüzgar enerjisi sektöründe 2022 ve 2023'te verilen yüksek kapasiteli depolamalı ön lisanslar ve kapasite artışlarına rağmen, geçmiş yıllardaki yüksek ve artan performansın aksine yıllık kurulum ve devreye alma süreçlerinde gözle görülür bir yavaşlamanın olduğunu bildirdi. Yavaşlamanın sebebi olarak kapasite tahsisi yapılan yeni santrallerin izin süreçlerinin yeni başlamış olması ve daha önce verilen kapasite artışlarında da izin süreçleri ile finansman tarafında yaşanan zorluklar gösteriliyor. 2024'te bir miktar toparlanma beklentisi olsa da bu durumun devam etmesi ve 2025'ten itibaren de yeni yatırımların artması bekleniyor. Ayrıca yeni başlayan deniz üstü rüzgar çalışmalarında da belirlenen potansiyel alanlarda rüzgar ölçümleri ve oşinografi çalışmalarının devam etmesi, sonraki yıllarda deniz üstü santral yatırımlarının etüt ve proje çalışmalarının hızlanması planlanıyor.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli Atlası
Enerji Bakanlığı’nın internet sitesinde belirtildiği üzere, 2006 yılında hazırlanan Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli Atlası (REPA-V1), Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli hakkında bazı veriler ortaya koyuyor. Orta-ölçekli sayısal hava tahmin modeli ve mikro-ölçekli rüzgar akış modelinin bir arada kullanılmasıyla hazırlanan 200 metre yatay çözünürlüğe sahip Atlas’ın verilerine göre, Türkiye’de yer seviyesinden 50 metre yükseklikte ve 7,5 m/s üzeri yıllık ortalama rüzgar hızlarına sahip olan ve “kullanılabilir alan” olarak kaydedilen yerlerde, kilometrekare başına 5 MW gücüne sahip rüzgâr santralı kurulabilir. Türkiye’de kurulabilecek rüzgar elektrik santrallerinin toplam kapasitesi ise 47.849,44 MW. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alana bakıldığında ise bu alan Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 1,30'una denk geliyor. Öte yandan Türkiye’nin Haziran 2022 sonu itibarıyla rüzgar enerjisine dayalı elektrik kurulu gücünün 10.976 MW, bunun toplam kurulu güç içerisindeki oranının yüzde 10,81 olduğu bilgisi de rüzgar enerjisi potansiyelinin gerçekleşmesi noktasında önemli bir veri.
Bu bilgilere ek olarak, en son rüzgar kaynak bilgileri, gelişen rüzgar türbini teknolojileri, güncel yatırım maliyetleri ve değişen kullanılamaz alan kabulleri gibi faktörler dikkate alınarak Türkiye’de kurulabilecek rüzgar elektrik santrallerinin toplam kapasitesi de revize ediliyor.
Rüzgar enerjisinin mekaniği
Bilim insanlarına göre Dünya’ya ulaşan Güneş enerjisinin yüzde 2 kadarı rüzgar enerjisine dönüşebiliyor.Güneş kaynaklı radyasyonun yer yüzeyini farklı ısıtması ile oluşan rüzgar, hız ve yön olmak üzere iki parametre ile ifade ediliyor. Rüzgardan enerji üretmek üzere kurulan rüzgar türbinleri, rüzgar enerji santrallerinin temel taşı. Santrallerde türbinler yardımıyla hareket halindeki havanın kinetik enerjisi önce mekanik enerjiye, ardından elektrik enerjisine dönüştürülüyor.
Rüzgar enerjisi kaynaklı elektrik üretim uygulamaları artılar ve eksilerle geliyor. Uygulamaların en önemli eksileri şöyle sıralanabilir:
- Tesis kurulurken ilk yatırım maliyeti yüksek oluyor.
- Kapasitenin değişken oluşuyla beraber, enerji üretimi de dengesiz olabiliyor.
Bunun yanında santrallerin artıları daha fazla. Bu artılar genel olarak şöyle sıralanıyor:
- Çevre dostu, yenilenebilir ve temiz bir enerji kaynağı inşa ediliyor.
- Kurulum maliyetli olsa da ardından sürdürülmesi gereken bakım ve işletme maliyetleri düşük oluyor.
- Kurulum maliyeti diğer enerji kaynaklarının kullanıldığı güç santralleriyle rekabet edebilmesiyle yine de avantajlı.
- Santral kurulduktan sonra kısa sürede işletmeye alınabiliyor.
Rüzgar enerjisi, enerji ihtiyacını karşılamak, çevresel etkileri azaltmak ve sürdürülebilir bir enerji geleceği için önemli bir kaynak. Bu nedenlerle birçok ülke ve bölge, rüzgar enerjisine yatırım yaparak enerji portföylerini çeşitlendirmeye ve sürdürülebilir enerji kullanımını teşvik etmeye çalışıyor.
KAYNAKLAR
enerji.gov.tr
repa.enerji.gov.tr
TRT Haber