Altın kadim uygarlıklardan bugüne değerini yitirmemiş ve her zaman sahip arzu edilen bir maden olmuştur. Altın aynı zamanda en güvenilir değer saklama araçlarından biri olarak da kabul edilmiş. Günümüzde hükümetler de altına yöneliyor. Örneğin Polonya Merkez Bankası (NBP), Dünya Altın Konseyi'ne göre 2024 yılının ikinci çeyreği sonunda dünyanın en büyük altın alıcısı konumuna geldi. Polonya'nın altın rezervleri 377,4 tona geldi ve NBP yetkilileri de merkez bankasının altın almaya devam edeceğini ve altının bankanın rezervlerinin yüzde 20'sini oluşturmasını hedeflediklerini açıkladı. NBP'nin rezervlerinin yaklaşık yüzde 14,7'si altın madeninden oluşuyor.
Bu noktada Türkiye’nin rezervlerine de değinmekte fayda var. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın uluslararası standartta altın rezervleri, toplam uluslararası rezervlerin yüzde 34,2'sini oluşturuyor. 29 Aralık 2023 tarihi itibarıyla da TCMB’nin uluslararası standartta altın rezervleri 726,4 ton seviyesinde.
Merkez bankalarının altına yönelimi, bu değerli madenin şu anda iyi bir yatırım olup olmadığı ve merkez bankalarının neden son zamanlarda değerli metal rezervlerini desteklemek için çabaladıkları konusunu gündeme getiriyor. Merkez bankalarının son zamanlarda daha fazla altın stoklamasının ana nedenlerinden biri, makroekonomik belirsizlik ve jeopolitik şoklara karşı korunmak. Zira ekonomik ve jeopolitik dalgalanmaların yaşandığı, döviz ve diğer varlık fiyatlarının pek de yerinde durmadığı dönemlerde altın, enflasyondan korunmak için son derece güvenli bir liman olarak görülüyor.
Altın toplama nedenleri
Merkez bankaları, altın rezervlerini artırarak ekonomik belirsizliklere karşı kendilerini güvence altına almayı hedefliyor. Altın, ülkelerin rezervlerinde dolar, euro ve diğer para birimlerine kıyasla daha bağımsız olduğundan güvenli bulunuyor. Altına duyulan güvenin detaylarına bir bakalım:
Ekonomik istikrar ve güvenlik: Küresel çapta finansal krizin yaşandığı 2008 yılında birçok merkez bankası altın rezervlerini artırmaya başlamıştı. Finansal krizler, enflasyonist baskılar ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar gibi belirsizlik dönemlerinde, altın istikrar sağlıyor. Merkez bankaları, bu belirsizlik dönemlerinde ulusal para birimlerinin değerini korumak ve finansal sistemde güvenliği artırmak için altın rezervlerini artırmaya çalışıyor.
Döviz rezervlerinde çeşitlilik: Merkez bankalarının döviz rezervleri genellikle ABD doları, euro, Japon yeni gibi küresel para birimlerinden oluşuyor. Ancak bu para birimlerinin değerleri, küresel ekonomik gelişmelere ve merkez bankalarının para politikalarına bağlı olarak değişkenlik gösterebileceğinden altına yönelim artıyor. Altın, herhangi bir ülkenin para politikalarından etkilenmeyen bir varlık sonuçta. Merkez bankaları da döviz rezervlerini altınla çeşitlendirerek risklerini azaltmayı hedefliyor.
Enflasyona karşı kalkan: Altın, genellikle enflasyona karşı bir korunma kalkanı gibi. Enflasyonun yükseldiği dönemlerde, ulusal para birimlerinin satın alma gücü düşerken, altının değeri genellikle sabit kalıyor veya artıyor. Merkez bankaları, enflasyonist dönemlerde para birimlerinin değer kaybını telafi etmek için altın rezervlerini artırıyor.
Jeopolitik ve finansal belirsizliklerin güvencesi: Dünya genelinde yaşanan jeopolitik gerginlikler, ticaret savaşları, doğal afetler veya büyük siyasi olaylar gibi gelişmeler, finansal piyasalarda belirsizlik yaratıyor. Merkez bankaları, uluslararası piyasaların güvenini kazanmak ve kendi ülkelerinin finansal istikrarını sağlamak amacıyla altın rezervlerine yöneliyor. Yabancı para birimlerine erişim sorunları yaşanması halinde altın, ülkenin dış borçlarını ödemek için de kullanılabilecek alternatif bir varlık.
Uluslararası rezerv politikaları: Birçok merkez bankası, uluslararası rezervlerini güçlendirmek amacıyla altın satın alıyor. Altın, uluslararası ticarette ve rezervlerde kabul gören bir değere sahip ve bu nedenle diğer ülkelerle olan ekonomik ilişkilerde de güvence sağlar. Özellikle ABD dolarının küresel rezerv para birimi olarak hâkimiyetini sürdürdüğü bir dünyada karşı güçler Çin ve Rusya, son yıllarda altın rezervlerini hızla artırıyor. Bu ülkeler bu şekilde ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirme stratejisi izliyor.
Kolay likidite avantajı: Altın, dünya genelinde yüksek likiditeye sahip bir değer. Kriz dönemlerinde veya ani nakit ihtiyaçları doğduğunda, merkez bankaları altın rezervlerini satarak hızla likiditeye kavuşabiliyor. Bu nedenle altın, merkez bankaları için stratejik bir rezerv aracı.
Merkez bankalarının altın toplama stratejileri, ekonomik güvenliği artırma, döviz rezervlerini çeşitlendirme, enflasyona ve jeopolitik risklere karşı korunma gibi birçok faktöre dayanıyor. Altın, özellikle küresel finans piyasalarındaki belirsizlik dönemlerinde ülkelerin ekonomik duruşlarını güçlendiren bir unsur olarak gözde olmaya devam edeceğe benziyor.