Otonom araçlar, gelişen teknolojiyle gündelik yaşamın bir parçası olmaya giderek daha çok yaklaşıyor. Trafiğin tam anlamıyla otonom araçlara devri ise başta güvenlik sorunları olmak üzere, farklı düzenlemelere duyulan ihtiyaç nedeniyle hala çok yakın bir zamanda mümkün görünmüyor.
Otonom araçların tarihi
Otonom araçlar, yapay zeka ve derin öğrenme algoritmalarıyla desteklenen çevresel algılama yetenekleri sayesinde sürücü olmadan kendi kendine çalışabiliyor. Araçların kabaca tarihi gelişimine bakıldığında şöyle bir sıralama ortaya çıkıyor:
Otonom araçların fikir bazında da olsa ilk kez 1939 New York Dünya Fuarı’nda ortaya çıktığı görülüyor. Amerikalı sahne tasarımcısı ve endüstriyel tasarımcı Norman Bel Geddes, bir otonom araç projesi ortaya koyuyor.
1950’li yıllarda ise Futurama ile bu serüvene dahil olan General Motors, Chevrolet firması ile birlikte geliştirdiği bugünkü anlamda otonom araçlara biraz daha yakın olan Firebirds’ü geliştiriyor. Firebirds’ün farkı kablo bağlantıları olmadan geliştirilmiş olması.
1977 yılında Japon Tsukuba Mekanik Mühendislik laboratuvarlarında bir prototip geliştiriliyor. Artık kendi kendine gidebilen modeller görülmeye başlanıyor.
1984 yıllarında Carnegie Mellon Üniversitesi’nin Navlab ve ALV projeleri ile Radar ve LiDAR kullanılarak bir robot tarafından kullanılan ilk araçlar görülüyor.
Mercedes-Benz firması ile Bundeswehr Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü 1987 tarihli “Eureka Prometheus” projesi dikkat çekiyor.
Yine 1987-1995 yılları arasında ise Mercedes-Benz ve ABD Savunma Departmanı fonu ile “Darpa Otonom Arpa Otonom Kara Araçları” projesi sunuluyor.
Günümüzde otonom araç teknolojisi
Otonom araçların günümüzdeki teknolojisine bakıldığında ise çalışma sistemlerinin gelişmiş donanım ve yazılımlardan elde edilen gerçek zamanlı duyusal verilerin işlenmesine bağlı olduğu görülüyor. Sürücüsüz araçlarda kullanılan belli başlı teknolojiler ise şöyle:
Bilgisayar: Otonom araçların teknolojisini borçlu olduğu bilgisayar, sensör verilerini etkili bir şekilde işlemek ve gerçek zamanlı arayüz oluşturmak gibi işlevler taşıyor.
Radar: Otonom araçta kullanılan radar sistemi sayesinde araç çevresindeki nesnelerin mesafesini, yönünü ve hızını saptıyor.
LiDAR: Radara göre çok yüksek çözünürlükte olan LiDAR (Light Detection and Ranging) teknolojisi, lazer ışınları yayarak topladığı coğrafi veriler sayesinde 3D haritalara yansıtılan çevresel modellemelerin üretilmesine yardımcı oluyor.
Kamera ve sensörler: Bilgisayar yazılımı ile işlenen kamera verileri sayesinde otomobilin çevresiyle ilgili detaylı bilgiler tanımlanıyor. Yine destekleyici sensörler, GPS takibi ve nesne algılama için kullanılıyor.
Güvenlik konusunda soru işaretleri
Sürücüsüz veya otonom araç filoları, günümüzde San Francisco ve Las Vegas'ta faaliyet gösteriyor. Otonom araçlarla ilgili pilot programlar da Seattle'dan Miami'ye kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin dört bir yanında, Avrupa ve Asya'da da test ediliyor.
Siber suçlular için otonom araçlar hem siber alanda hem de fiziksel dünyada çeşitli suç faaliyetleri için cazip fırsatlar sunuyor. Bunlar müşteri verilerini ele geçirmekten araçların uzaktan kontrolünü almaya, trafik sıkışıklığı ve kargaşa yaratmaktan acil durum hizmetlerinin engellenmesine kadar geniş bir yelpazede çeşitlenebiliyor.
Tüketicileri hedef alan hesap hırsızlığı ve işletmeleri hedef alan fidye yazılımları gibi tamamen siber alanda meydana gelen suç faaliyetleri, otonom araçlarda ise şöyle gerçekleşebiliyor:
Müşterileri seyahat geçmişleriyle ilgili tehdit ederek ya da onlara şantaj yaparak kazanç elde etmek.
Trafik sıkışıklığına neden olmak için araçları belirli bir yere yönlendirerek kargaşa yaratmak.
Yoğun saatlerde yoğun kavşakları veya otoyolları hedeflemek.
Kolluk kuvvetlerini, güvenlik güçlerini korumaları gereken havalimanları, tren istasyonları veya otobüs terminallerinden uzak tutmak.
Acil durum hizmetlerini engellemek.
Diğer organize suç faaliyetlerini örtbas etmek.
Güvenlik özelliklerini devre dışı bırakarak kazalara yol açmak.
Değerli kargo taşıyan otonom kamyonları suçluların seçeceği bir yerde durdurmak veya istenen adrese yönlendirmek.
Temel güvenlik önlemleri
Bireylerin ya da işletmelerin sahip olduğu otonom araçlar, acil durumlarda bir insan tarafından çalıştırılabilecek manuel kontrol imkanına sahip olmalı. Şu anda yapay zeka, sürüş konusunda ne kadar iyi olursa olsun, bir insan sürücünün sezgilerine sahip değil ve onun tüm yapabileceklerini hiçbir zaman ön göremeyebilir. Araçta yapay zekanın kullandığı otomatik pilotu devre dışı bırakabilecek yönlendirme, hızlanma ve frenleme mekanizmalarının kontrolünün insan sürücüye pratik ve hızlı biçimde geçmesi sağlanmalı.
Taksi veya servis hizmeti olarak kullanılması amaçlanan araçlar için de güvenlik önlemleri hayati değer taşıyor. Metro araçlarında kullanılan acil durum imdat ipleri veya düğmelerinden farklı olmayan bir acil durum frenleme sistemi yolcuların erişimine açık olmalı. Teknik düzenlemede her zaman yapay zekanın ele geçirilebileceği hususu dikkate alınmalı.
Elbette otonom araçların güvenliğinin sağlanması için, ESET gibi şirketlerin yaptığı analizler ve öneriler de büyük önem taşıyor. Yeni nesil araçların, geleneksel insan gücüyle çalışan arabalarla aynı yollarda güvenli bir şekilde seyahat edebilmesi için, acil durumlarda manuel kontrol imkanı sunan sistemlerin entegrasyonu kritik bir rol oynuyor.