Rusya-Ukrayna arasında patlak veren savaş sonrası Avrupa Birliğ’nin (AB) uyguladığı ambargoya ruble hamlesiyle karşılık veren Rusya, ruble ile ödeme yapmayı reddeden Polonya, Bulgaristan, Finlandiya ve Hollanda'ya doğal gaz sevkiyatlarını durdurmuştu. Rus enerji şirketi Gazprom, son olarak aynı gerekçeyi öne sürerek Shell Energy Europe ve Danimarkalı Orsted şirketine doğal gaz sevkiyatının tümüyle durdurulduğunu duyurdu. Rusya’nın bu hamlesi, Avrupa ülkelerini, enerji temini açısından bir hayli zora soktu.
Rus gazına bağımlı olan ülkelerde artan enerji fiyatları, krizi ekonomik ve siyasi açıdan derinleştiriyor. Ancak tam da bu krizin ortasında kalan Avrupa ülkelerinde her şeye rağmen, bir yandan da yeşil enerjiye geçiş planı sürüyor. AB’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını sonlandırmayı hedefleyen “RePower EU” planı, “Fit for 55” paketindeki emisyon azaltım hedefini değiştirmeden bu hedefe ulaşmayı hızlandıracak adımları içeriyor. Plan ve paketin içerdiği adımlara geçmeden, enerji krizi yaşayan Avrupa ülkelerindeki son duruma bir bakalım!
İtalya
İtalya hem enerji kriziyle hem de içinde bulunduğu siyasi krizle uğraşıyor. İstifa talebi Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella tarafından reddedilen Başbakan Mario Draghi, gaz arzını güvence altına almaya çabalıyor. Bu amaçla Başbakan Mario Draghi ve heyeti, Nisan ayında karşılıklı karar alınan Cezayir’e gitti. Ziyaretin amacı, enerji alanında varılan kararı sonuçlandırmak. Öncesinde İtalya’da iktidar partisinin artan enerji fiyatlarıyla mücadele edebilmek için hazırladığı ekonomik yardım paketini parlamentoya sunmasıyla da tansiyon yükselmişti. Söz konusu paketi yetersiz bulan M5S lideri Giuseppe Conte, Senato'daki oylamaya katılmayacaklarını açıklamıştı. Başbakan Draghi, M5S'nin hükümetten çekilmesi halinde bundan sonraki gidişata karar verecek olan kişinin Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella olacağını duyurmuştu.
Almanya
Almanya, Rusya’nın kış aylarında gereken gaz akışını sağlayacağına -hayli haklı gerekçelerle- şüpheyle yaklaşıyor. Yakın geçmişe kadar Almanya, doğalgaz ihtiyacının yarısından fazlasını Rusya'dan alıyordu. Buradaki tekelden rahatsız olan uzmanlar ise uzun zamandır farklı kaynaklar bulma ve yenilenebilir enerjiye daha fazla odaklanılması gerektiğini vurguluyordu. Resmi kaynaklara göre Almanya'da doğalgaz depoları yüzde 66 oranında dolu, ancak kış ayları gelmeden önce bu oranın yüzde 80 ila 90'a çıkması gerekiyor. Almanya'daki koalisyon hükümeti de alternatif enerji kaynakları bulmaya, aralarında Katar'ın da bulunduğu ülkelerden gaz temin etmeye çalışıyor. Sıvı doğalgazın (LNG) alınabilmesi için yüzen terminallerin inşa edilmesi planlanıyor. Kömürü geride bırakmaya söz veren Almanya, bir yandan da eski enerji santrallerini yeniden faaliyete geçiriyor. Ülke üç acil durum alarm seviyesinin ikincisinde. Üçüncü seviye alarma geçilirse, doğalgazın kısıtlı kullanımı bir ihtimal. Hükümet ve yetkili kurumlar şimdiden tasarruf çağrısı yapıyor. Almanya'da enerji dağıtımından sorumlu kuruluş olan Federal Ağ Ajansı, doğalgaz fiyatlarının en az üç kat artacağı uyarısında bulundu.
Fransa
Fransa Enerji Bakanlığı da enerji pazarındaki gerilim yüzünden ülkenin doğusundaki Moselle kentindeki kömürle elektrik üreten Saint-Avold santralini gelecek kış yeniden devreye almayı planlıyor. Oysa ki hükümet, 31 Mart’ta bu santrali tamamen kapattığını, gerektiğinde ve ihtiyaç olduğunda tesisin yeniden açılabileceğini duyurmuştu. Bir yandan da Fransa'daki 3 büyük enerji şirketi TotalEnergies, EDF ve Engie, Fransızlara enerji tüketimlerini "derhal" azaltma çağrısında bulundu.
Bu gelişmelerle beraber Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, küresel ısınmayla mücadele kapsamında ülkedeki kömür santrallerinin tamamen kapatılması yolundaki taahhüdüne de uyacağının altını çiziyor. Cumhurbaşkanı Macron bu kapsamda, Fransa’da 2050'ye kadar en az 6 yeni nükleer reaktör inşa edileceğini, nükleer ve yenilebilir enerjiyi aynı anda geliştirmek istediklerini vurguluyor.
Bazı temel sorunlar
AB’de doğal gazın yaklaşık üçte biri elektrik üretiminde, üçte biri binalarda ve kalan kısmı ise başta sanayi olmak üzere diğer sektörlerde kullanılıyor. İlk etapta, binalardaki ısıtma sistemlerinin doğal gazı kömürle ikame etmek üzere değiştirilmesi gündemde değil. Bu uygulama hem ek yatırıma hem de karbon emisyonunun yanı sıra önlenemez bir hava kirliliğine yol açabilir. Çözüm şimdilik, ısı pompaları veya klima kullanarak elektriğe yönelmek. Konutlarda ısı pompası kullanımının iki katına çıkarılması, yeni binalarda güneş paneli kurulumunun zorunlu hâle getirilmesi öneriler arasında.
Sanayide de doğal gazın kömürle ikamesi ek yatırım gerektiriyor. Dolayısıyla kömürün doğal gazı ikame edebileceği yegâne kullanım alanı elektrik üretimi. Elektrik üretiminde kullanılan yaklaşık 100 milyar metreküp doğal gazın bir bölümü kömür santrallerinde üretilerek karşılanabilir. Bu durumda kömür talebinde yaşanacak artış, kömür fiyatlarının da yükselmesi demek. Kömürün Güney Afrika, Kanada ya da ABD gibi ülkelerden temini kısa zamanda hem üretimde hem de ticari anlaşmalarda kaosa sebep olabilir.
Fosil yakıtlardan nasıl uzaklaşılır?
BM iklim zirveleri tarihinde ilk kez, COP26 deklarasyonu kömür kullanımının azaltılması ihtiyacından söz etti ancak ne kömür ne de fosil yakıtlarda hedeflenen azaltımlar için çağrıda bulunmadı.
Bazı raporların rakamları da soru işaretlerine yol açıyor. Örneğin, REN21'in “2022 Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu”na (GSR 2022) göre yenilenebilir enerji kapasitesinde rekor artışlar oldu ancak yine de yenilenebilir enerjinin küresel enerji kullanımındaki payı 2021'de sabit kaldı. Bu rakam, enerji krizine yanıt olarak çoğu ülkenin yeni fosil yakıt kaynakları aramaya koyulduğu ve daha da fazla kömür, petrol ve doğal gaz yakmaya başladığı şeklinde yorumlanabilir.
AB’nin hedefi ve “Fit for 55” paketi
AB enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 13’ünü kömürden ve yüzde 25’ini doğal gazdan karşılıyor. Rusya, AB’de tüketilen doğal gazın yüzde 40’ını, petrolün yüzde 25’ini, kömürün ise yüzde 22’sini sağlıyordu. Rusya’dan ithal edilen doğal gazın tamamına yakını boru hattıyla temin ediliyor. Mevcut durumda kısa dönemde aynı miktarda ithalatın tamamının sıvılaştırılmış doğal gaz olarak temin edilmesinde güçlük yaşanabilir.
Tam da bu nedenle, AB’nin Rusya’ya uygulanan yaptırımlar kapsamında yürüttüğü enerji stratejisinin kömüre dönüşe kapı açabileceği endişesi yaşanıyor. Bu dönemde enerji arz güvenliğini sağlamak için kömür gibi fosil yakıtların kullanımında artışlar yaşanabilir.
Yine de tüm bu güçlüklere rağmen temiz, güvenilir ve uygun maliyetli enerji arzı ana hedef olarak varlığını sürdürüyor. Bu ana hedefi dayanak kabul eden AB Komisyonu, karbon emisyonlarını 2030'a kadar en az yüzde 55 azaltmayı ve 2050'ye kadar da sıfırlamayı hedefliyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bu kapsamda açıkladığı “Fit for 55” paketi, amaca yönelik eylemleri içeriyor.
“Fit for 55”’de neler var
“Fit for 55” paketi, AB'nin iklim hedeflerine ulaşmak için tutarlı ve dengeli bir çerçeve sağlamayı amaçlıyor. “Fit for 55” yeşil paketinden öne çıkan başlıca öneriler ise şöyle:
- “Sınırda karbon vergisi” ile AB dışındaki üreticilerin çelik ve çimento gibi malzemelerin üretiminde daha sürdürülebilir yöntemler kullanmaya yönlendirilmesi,
- Enerji kaynakları dağılımında yenilenebilir enerji payının iki kat artırılması,
- Enerji verimliliği düşük olan binaların, yenilenebilir enerjiye uygun biçimde düzenlenip dönüştürülmesi,
- 2035 yılı itibarıyla yeni benzin ve dizel araç satışının tamamen sonlandırılması,
- Havacılık sektöründe kullanılan jet yakıtlarının vergilendirilmesi,
Öncelikle teklifin yasalaşması için Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nden onay alınması gerekiyor. Pakette öne çıkan ve tartışmaların odağına yerleşen konuların başında -ülkemizi de yakından ilgilendiren- “Sınırda karbon vergisi” geliyor. Bu konu, AB’ye ihracat yapan tüm sektörleri yakından ilgilendiriyor. Sınırda karbon vergisi, bir üreticinin AB ülkeleri dışında yaptığı üretimi AB ülkelerine satmak istemesi halinde; karbon emisyonlarını düşürme konusunda çok daha fazla yatırım yapması anlamına geliyor. Aksi takdirde rekabet etmekte zorluk yaşaması kaçınılmaz olacak.
Türkiye’nin 2021 yılında gerçekleştirilen 93 milyar dolarlık ihracatının yüzde 41,3 oranındaki bölümü AB ülkelerine yapılıyor. Karbon kaçağını azaltmak için atılacak adımlar bu sebeple Türkiye ekonomisi açısından da kritik öneme sahip.
AB’nin yeşil mutabakatı, iklim değişikliğiyle mücadelenin küresel olmadığı takdirde başarılı olamayacağı görüşünden yola çıkıyor. AB, Putin’in yol açtığı enerji krizine rağmen yeşil mutabakatı uygulama konusunda hiç olmadığı kadar kararlı görünüyor.
KAYNAKLAR
ec.europa.eu
ticaret.gov.tr
Anadolu Ajansı
Dünya