Eskiden yastıklarımızın altı en güvenli yerdi. Hatta o kadar güvenliydi ki küçük bir birikimi olanlar, bu parayı “yastık altı” olarak adlandırırdı. Ama devir değişti. Hırsızlar akıllandı. Kimi siz birkaç saatliğine evden çıktığınızda evi soyuyor, kimi tatile gittiğinizde… En gözü kara olanlar ise siz uyurken evinize girip soygun yapanlar.
FBI istatistiklerine göre ABD’de ve sadece 2019 yılı içinde bir milyonu aşkın kişinin evi soyuldu. Yapılan araştırmalar ve anketler de gösteriyor ki insanlar genellikle en değerli eşyalarını, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hep aynı yere, yatak odasına saklama eğiliminde.
Hırsızların bir eve girdiğinde bakmadan geçmeyeceği yerler ise şöyle sıralanabilir:
Hırsızların ilk hedefi yatak odası
Hırsızlar bir evi soymaya niyetliyse ilk baktıkları yer yatak odaları oluyor. Yani mücevher, altın, para gibi değerli eşyalarınızı yatak odasında saklamak, onları daha fazla riske atmak anlamına geliyor. Çünkü hırsızların yüzde 75’i soygun amacıyla bir eve girdiklerinde ilk olarak yatak odasına bakıyor. Yüzde 26’sı çalışma odasına, yüzde 19’u salona, yüzde 16’sı banyoya bakarken yüzde 21’i tuvalet, çocuk odası, ardiye gibi yerleri kontrol ediyor. FBI’ın bu konudaki en önemli tavsiyesi şu: “Hırsız gibi düşünün! O zaman en azından yatak odanızın güvenli olduğunu düşünmekten vazgeçersiniz!”
Hırsızların sabıka dökümlerinde dikkat çeken bir nokta daha var: Yüzde 81 ila 84’ü, bir eve girdiklerinde önce para, mücevher ve altın arıyor. Elektronik cihazlar, silah ve tıbbi cihazlar da en çok çalınanlar eşyalar arasında.
Yatağınızın altı, ancak siz evde uyurken evinize hırsız girdiyse güvenli olabilir. Onun dışında hırsızların ilk baktığı yer yatak altları ve baza içleri… Çünkü onlar da biliyor ki herkes kıymetli eşyasını kendisine en yakın yerde tutmak ister.
Gardıroplar ve şifonyerler hırsızların vazgeçilmezleri
Yatak odalarının ayrılmaz parçası gardıroplar ve gömme dolaplar hırsızlar için adeta cennet! Hele vakitleri de varsa, kullanılmayan takım elbiselerin, modası geçmiş çantaların, küçük gelen paltoların ceplerine kadar didik didik her köşeyi arıyorlar. Eğer kıymetli eşyalarınızı saklamak için yatak odasından vazgeçmeyecekseniz bir kutu hazırlayıp üzerine “Oğlumun bebeklik giysileri”, “Okul yıllıkları” gibi yanıltıcı etiketler yazabilirsiniz. Hırsızlar, bunları pek karıştırmıyor.
Özellikle çekmeceler hırsızlar için avlanma noktası. Yapmanız gereken şey takılarınızı, değerli saatlerinizi vb. kendi kutularında veya şık, özel üretilmiş kutularda değil katlanmış çorapların içinde saklamak. Değerli takılarınızı, imitasyon takıların bulunduğu kutunun içine öylesine atmak da işe yarıyor.
Ecza dolapları da güvenli değil
“İlaçların olduğu yere kim bakar ki!” demeyin, özellikle ABD’de, bazı hırsızların, antidepresan türü reçeteli ilaçları çalmak için ecza dolaplarını da karıştırdığı görülüyor. Amaç, bu ilaçları çalıp, bağımlılara satmak! Dolayısıyla ecza dolaplarında sakladığınız kıymetli eşyalarınız da güvende değil.
Küçük kasalar içindekilerle birlikte çalınıyor
Eğer evinizdeki çelik kasa zemine ya da duvara sabitlenmemişse pek bir işe yaramayacaktır. Hatta eve giren hırsız, şifreli küçük bir çelik kasayla karşılaştığında alıp götürmek için düşünmez bile. Ancak ağır ve sabitlenmiş bir çelik kasa ne kolay kolay taşınabilir ne de hırsızlar şifreyi çözmek için uğraşır.
Buzdolabına kimse bakmaz demeyin
İşte özellikle kadınların yaptığı bir hata: Değerli eşya ve paralarını buzdolabına veya derin dondurucuya koymak! Bu da riskli çünkü hırsızlar artık buzdolaplarını da karıştırıyor. Yine de buzdolabını tercih edecekseniz, uzmanlar bu kıymetli eşyalarınızı, içindekini tükettiğiniz hazır yiyecek ambalajlarına koyup ağzını da hiç açılmamış gibi kapatmanızı öneriyor. Ancak dikkat: Son kullanma tarihi geçmiş hazır yiyecek kutularının ilk temizlikte atılma tehlikesi de var!
Aile yadigarları da didik didik aranıyor
Vazolar, büfe içleri, aile büyüklerinden kalma semaverler ve sandıklar da hedefte! Hırsızlar, hele ki siz yokken evinize girdilerse, artık her yeri karıştırıyor. Ardiyede tuttuğunuz valizleri de... Girdiği evde valiz görüp içine bakmayan hırsıza henüz rastlanmadı desek hiç de abartmış olmayız.
Çalışma odalarında daha çok resmi evrakların saklandığı sır değil. Yalnız hırsızlar da kendilerini geliştiriyor. Haliyle sizin ve ailenizin kimlik numarası, otomobilinizin ruhsatı, ehliyetiniz, evlilik cüzdanınız ve banka hesap numaralarınız “evrakta sahtecilik” yapmak isteyenlere satılacak bulunmaz birer nimet olabiliyor.
Dijital soygunlar arttı
Alarmlar, şifreli ve kartlı girişler hatta evde köpek beslemek bile hırsızlar için caydırıcı değil. Örneğin alarm çaldıktan sonra emniyete haber verilme süresi ortalama 15 dakika ve hırsızlar da bunu bildiği için alarm çalsa bile soyguna devam ediyor! Şifreli apartman giriş kapılarında fabrika ayarı “1234” şifresini değiştirmeyen binalardaki daireleri soyan bir çeteyle ilgili haber de birkaç ay önce basında yer almıştı. Dahası, hırsızlar da dijitalleşti! Örneğin hacker’lar, otomobil anahtarlığınızdan gelen sinyali, ucuz bir vericiyle kopyalayabiliyor. Bluetooth sinyali yayan aygıtları bulmak için tarayıcı kullanıyorlar ve bu sayede otomobillerde bırakılmış laptop’ları bile çalabiliyorlar. Kredi kartı ve apartman giriş kartı sinyallerini kopyalamak ise son marifetleri…