Geçtiğimiz günlerde İzmir’de sağanak yağış ve fırtına yaşanırken şehrin Çeşme ilçesinde de hortum görüldü. Akşam saatlerinde Alaçatı’ya ulaşan hortum felaketi, ilçe merkezinde ciddi hasara yol açtı; ağaçlar yıkıldı, araçlar devrildi, tekneler battı, çatılar uçtu. Bir inşaata ait kule vincinin, işçilerin barakalarının üzerine devrilmesiyle ise 18 kişi yaralandı.
İzmir depreminin ardında yaşanan tsunami ve bu tsunami sonucu yaşanan can kaybını da hatırlatmak gerek. Peki Türkiye, bu tür ekstrem doğa olaylarıyla daha fazla karşılaşacak mı? Bu doğal afetlerin Türkiye’de kalıcı hale gelmesi mümkün mü? Tabii en önemlisi bu afetlerin sebebi ne?
2020’de yaşanan 984 ekstrem doğa olayı ile rekor kırıldı
Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, iklim değişikliğinin hızlanması sonucunda olağanüstü iklim olaylarının olağanlaştığı bir döneme girdiğimizi söylüyor. Algedik, 1950-2000 yılları arasında yıllık ortalama 100-150 civarı aşırı iklim olayı meydana gelirken, 2000’lerden sonra bu rakamın 200’ün üzerinde olduğunu belirtiyor. Algedik, yıllar içinde yıllık ortalama felaket sayısının arttığına dikkat çekiyor:
“2000’lerin ortalarında aşırı doğa olaylarının rakamı yıllık 300 civarına yükseldi. 2010 yılından sonra ise artarak devam etti. Dünyada karşılaştığımız doğal afetler ciddi seviye arttı. Örneğin; 2010 yılı, ilk kez bu kadar fazla ekstrem doğa olayıyla karşılaştığımız yıldı ve dünyada 555 aşırı iklim olayı yaşandı. 2015’te bu sayı 231’e, 2018’de 840’a, 2019’da 935’e yükseldi ve 2020’de aşırı iklim olayı rekoru kırıldı. 2020’deki ekstrem doğal afetlerin sayısı 984’tü.”
İklim değişikliğinin hızının belirleyicisi
Aşırı iklim olaylarının kapsadığı felaketler arasında şiddetli yağış, sel, hortum, heyelan, don, orman yangınları, kum fırtınası ve yüksek sıcaklık rekorlarını saymak mümkün. Algedik, 2020’nin doğal afetlerin yanı sıra 2010 ve 2018'den sonraki en sıcak yıl olarak da kayıtlara geçtiğini söylüyor. Önümüzdeki yıllarda bu afetlerin azalmayacağını, aksine artacağını belirten Algedik’e göre bu artışın hızını son 5-10 yılda kullanılan kömür, petrol ve gaz belirleyecek. Yine son 5-10 yıl içerisinde dökülen asfalt ve beton da bu iklim olaylarının hızını belirleyecek etmenler arasında.
2023’e kadar yıkıcı hortumlarla daha çok karşılaşacağız
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Doğan Yaşar ise bu afetlerin küresel ısınmanın bir sonucu olduğunu ve 2023’e kadar devam edeceğini öngörüyor. Yaşar, 2023’ten sonra dünyanın soğumaya başlayacağını ve bu soğumaya bağlı olarak da yaşanan ekstrem doğa olaylarında bir azalma olacağını söylüyor.
Yaşar, bilinenin aksine Türkiye’de hortum olayının sıkça yaşandığını fakat bunların büyük ve yıkıcı hortumlar olmadığını, bu açıdan da İzmir’de yaşanan hortum felaketinin diğerlerinden ayrıldığını belirtiyor. Dünya’da bin yılın en sıcak dönemlerinin yaşandığını ve küresel ısınmanın pik seviyesine ulaştığını belirten Yaşar, önümüzdeki yıllarda daha fazla hortum, kasırga, yağmur ve sel felaketlerini görebileceğimizi söylüyor.
İzmir’de yaşanan hortumun ana sebebinin küresel ısınma olduğu yineleyen Yaşar, bu durumu şöyle açıklıyor: “Deniz suyu çok ısınıyor. Yukarıdan ise soğuk bir atmosfer etki ediyor. Bir anda yaşanan karşılıklı etkileşimin sonunda sert bir hortum olayı gerçekleşti. Bundan dolayı Alaçatı'da 2 tonluk arabaları kaldırıp, yere vuran bir hortuma tanıklık ettik. Daha önce genellikle denizlerde oluştuğu için dikkat etmedik. İlk kez Ege kıyılarında bu oranda bir doğa olayını yaşadık.”
“Türkiye’deki yanlış yapılaşma, ekstrem felaketleri çok gibi gösteriyor”
Yaşar, Türkiye’de, okyanus ülkelerine göre çok fazla ekstrem hava olayı olmadığını, bunun sebebinin de ekstrem hava olaylarının okyanusların ısınmasıyla tetiklenmesi olduğunu söylüyor. Öte yandan Türkiye’deki yanlış kentleşme ve yapılaşmanın bu ektrem hava olaylarını çokmuş gibi göstermesini şu şekilde açıklıyor:
“Örneğin İzmir’de “sıfır kota” yapılan binalar nedeni ile Mavişehir, Kordon, Karşıyaka gibi bölgeleri her lodos fırtınasında su basıyor. Bunlar ekstrem hava olayı değil yanlış yapılaşma çünkü İzmir Körfezi jeolojik olarak yılda ortalama 1 cm civarında çöken bir bölge ve bu nedenle tüm binaların 2 metre gibi kot üzerine yapılması gerekir. Böyle olacağını 20 yıl öncesinden söyledim, yani buraların çöktüğünü ve ilerleyen yıllarda buraları deniz basacağını Ve şimdi basıyor zaten.”
NASA’dan Türkiye’ye kuraklık uyarısı
Hortumlar, kasırgalar, seller kadar korkutan diğer bir iklim olayı da kuraklık. NASA’nın 18 Ocak’ta paylaştığı bilgiye göre Türkiye’yi yoğun bir kuraklık bekliyor. NASA, yayımladığı raporla İstanbul çevresindeki çok sayıda rezervuarın 15 yılın en düşük su depolama seviyesine ulaştığını, koşulların devam etmesi halinde mahsül üretimin büyük bir tehdit altında olabileceğini duyurdu.Yine rapora göre yağışların eksikliği ve yüksek su talebi sebebiyle İstanbul’un suyu aylar içinde bitebilir. Zira 13 Ocak 2021 itibariyle ölçülen İstanbul çevresindeki en az yedi rezervuarın depolama oranı yüzde 25’in biraz altına kalmış durumda.
Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası’nda da işler pek iyiye gitmiyor. 2020’nin temmuz ve aralık ayları arasında, 2019’un aynı dönemine göre yüzde 38 oranında daha az yağış yaşandı. Son altı ayda yağış olmaması ise tahıl hasadını ciddi seviyede azalttı. Raporda, 2021’in ikinci yarısında daha fazla yağış beklendiği de belirtiliyor fakat su depolama seviyesinin hacmini yükseltmek için uzun ve kalıcı yağmurlara ihtiyaç var.
Kaynak:
NASA: Turkey Experiences İntense Drought
Demirören Haber Ajansı