Merkezi Boston, Massachusetts'te bulunan ve 1963 yılından bu yana danışmanlık hizmeti veren Amerikalı firma Boston Consulting Group (BCG), mega şehirlere yönelik dikkat çeken bir analize imza attı. ‘Mega Şehirlerin Geleceği Nasıl Yeniden Şekillendirilir?’ başlıklı analizde mega kentlerin artan sorunlarına dikkat çekiliyor.
Analize geçmeden önce dünyanın önemli mega kentlerinin ortak özelliklerine değinmekte fayda var. Mega kentler, yüksek bir nüfusa, ekonomik kapasiteye, kültür-sanat anlamında önemli bir etkiye ve uluslararası alanda ise ağırlığa ve etkileşime sahip olan kentler olarak tanımlanabilir. Başlıca mega kentler arasında Tokyo (Japonya), Pekin, Şanghay (Çin), Delhi, Lahor, Mumbai (Hindistan), İstanbul (Türkiye), New York (ABD), Londra (Birleşik Krallık), Mexico City (Meksika), Moskova (Rusya), Rio de Janeiro (Brezilya) sayılabilir.
Mega kentlerin ortak sorunları
Dünyanın farklı bölgelerinden mega kentlere baktığımızda yaşadıkları ortak sorunlar dikkat çekiyor. Mega kentler genellikle trafik ve ulaşım sorunları, yoğun nüfus, barınma zorluğu ya da krizi, altyapı yetersizliği, hava kirliliği ve çevre sorunları, sosyal hizmetlerde yetersizlik, su ve enerji kıtlığı, güvenlik sorunları, iklim değişikliği ve doğal afet riski, sosyal ve kültürel çeşitlilik sorunları.
Örneğin son dönemde Delhi ve Lahor’da yaşanan hava kirliliği nedeniyle okulların mecburen tatil edilmesi, Mexico City’de yaşanan -ki dünyada da gitgide yaygınlaşan- kuraklık nedeniyle su kaynaklarının kısıtlanması, Londra’da yeni konutlara acil yatırım çağrısı, Tokyo’da nüfustan kaynaklı olarak demiryollarında yaşanan sıkışıklığı azaltmak için banliyö feribot seferleri başlatılması gibi birçok başlık mega kentlerin yaşadığı sorunlara bire bir işaret ediyor.
BCG’nin de ‘Mega Şehirlerin Geleceği Nasıl Yeniden Şekillendirilir?’ başlıklı analizine göre ise bu ve benzeri sorunların giderek arttığı mega kentler için temelde üç büyük zorluk söz konusu.
Eşitlik: Eşitlik ilkesi gereği, herkes için yaşam kalitesini korumak, tüm vatandaşların sağlık, ulaşım, eğitim ve dijital altyapı gibi temel hizmetlere erişebilmesini sağlamak yetkililer açısından en azından bir hedef. Şehirler büyüdükçe hükümetlerin bu hizmetleri sağlama hedefini yakalamak ise yazık ki çok daha zor bir hal alıyor.
Sürdürülebilirlik: Mega şehirler, boyutları ve nüfusları oranında çok fazla kaynak tüketiyor. Dolayısıyla bir mega kentte tüketime yönelik her alanda sürdürülebilirliğin sağlanması gerekiyor. Tam da bu noktada şehirlerin karbon ayak izlerini azaltması elzem.
Uygun fiyat: Bir mega kentin işçisinden doktoruna kadar birçok alanda çalışana ihtiyacı var ancak bu çalışanların çoğu mega kentlerin merkezinde konut maliyetine yetişemediği için kentin dışında yaşayıp şehir merkezine gidip geliyor. Bu da verilen hizmetleri daha pahalı hale getiriyor. Dolayısıyla bu hizmetlere erişim de güçleşiyor.
Çözüm için neler yapılabilir
Analizde, özel sektörün ve kamu sektörünün yenilik yapmak ve şehirlerin geleceğini yeniden şekillendirmeye başlamak için birlikte nasıl çalışabileceğine değiniliyor.
Çok merkezli şehirler kurmak: Kentlerin merkezlerini artırıp ayrı iş bölgeleri oluşturulabilir. Kent sakinlerinin çalışabileceği, yaşayabileceği ve oynayabileceği müstakil bölgeler inşa edilebilir. Şehirlerde farklı merkezlerdeki mevcut binaların yeniden ev ya da ofis olarak kullanıma sunulması sayesinde kişilere hem konut hem de iş imkanı sunulabilir.
Mobilite: Çoğu şehirde günün farklı saatlerinde yüksek kapasiteye ulaşan birden fazla ulaşım yönteminin, teknolojinin de yardımıyla çok daha işlevsel bir şekilde entegre edilmesi sağlanabilir.
Yetenek: Yetenekli kişilerden oluşan şirketlerin mega kentlere çekilmesi sermayenin de şehre gelmesi anlamına geliyor. Bu şekilde yerel yönetimler ve hükümetler, doğru hizmet ve olanakları mega kentlere taşımayı, şehir planlama yetkilileri ve emlak firmalarıyla ortak tavırla daha kolay sağlayabilir.
Meta şehirler: Meta şehir, yüksek hızlı ulaşım ve dijital otoyollar sayesinde bir grup şehrin birbirine yakınlaşmasıyla oluşuyor. Bunun faydası, bu grupta yer alan her bir şehrin yönetiminin nispeten daha kolay olması, bu şehirlerin ekonomik büyümeden faydalanması anlamına geliyor.