Koronavirüsün ekonomik etkilerini azaltmak amacı ile çok sayıda ülke istihdam ve ekonomi piyasalarına destek olabilmek için çeşitli hibe ve destek paketlerini hayata geçirdi.
Hayat şartları oldukça zorlaştı. Ürünlerdeki fiyat artışları ise birbirini izledi. İkinci Dünya Savaşı günlerinden bu zamana kadar dünya piyasalarının en sert şekilde daralma yaşadığı 2020 yılı sonrasında bir türlü bitmeyen pandemi, küresel piyasaları etkilemeye devam edecek gibi görünüyor. Bazı uzmanlar, aşıların etkili olması durumunda, pandeminin kontrol altını alınacağını ve finans piyasalarında da toparlanmanın başlayacağını söylese de çoğu kişi buna inanmıyor. Ankete katılanların büyük çoğunluğu, finansal daralma süresince öz sermayelerinin azaldığını, bu durumun normale dönmesinin bir hayli zaman alacağını ve tersi söylemlerde bulunanların açıklamalarının da doğru olmadığını düşünüyor.
Tarihler Ekim 2020’yi gösterdiğinde yeni bir açıklama yapan Uluslararası Para Fonu, pandeminin ikinci dalgası ile boğuşurken ekonominin iyi duruma gelmesinin zorlu bir süreç olacağını açıkladı. Bankalar ve uluslararası finans kurumları ise tüm işletmelerin ve tüketicilerin pandemiyi en az hasarla atlatması için kredi seçeneklerini genişletiyor. Likidite sağlayarak, işletmeleri COVID-19’un ekonomik etkilerinden kurtarmayı amaçlıyor.
COVID-19 aşısının bulunması bile piyasaları rahatlatmadı
Piyasalar pandemi olmasa da zaman zaman olaylara çeşitli refleksler göstererek dalgalanma eğilimine giriyor. Ancak içinde bulunduğumuz şartlarda, aşının bulunması ve bazı ülkelerde aşılamanın başlaması haberleri bile ankete katılanları rahatlatmamış gibi görünüyor. Ankete katılanların yüzde 55’i, 2021 içinde de dalgalanmalar yaşanacığını ve 2021 yılının, 2020’ye oranla çok daha kötü geçeceğini belirtiyor.
Finans piyasaları tehditlere karşı savunmasız mı?
Geçtiğimiz aylarda yine Çin’de ortaya çıkan “Bunyavirüs” ve ardından koronavirüsün mutasyon geçirip bulaş hızının artması, “Küresel finans sistemi başka bir virüse daha hazır mı?” sorusunu gündeme getiriyor. Koronavirüsün ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’e verdiği zarar düşünüldüğünde piyasaların etkilenmesi, zarar görmesi, ülkelerin ekonomilerinin daralması ve uzun vadede neler olacağına dair belirsizliklerin yaşanması, çoğu kişiyi 2021 yılı finansal istikrarı ve ekonomi ile ilgili umutsuzluğa sevk ediyor.
Finansal istikrarı tehdit eden risk faktörleri
Ankete katılan kişilerin yüzde 63’lük kısmı evden çalışmanın bu dönemde daha fazla arttığını ve bu nedenle de siber risklerin her zamankinden daha tehlikeli olduğu görüşünde. Jeopolitik riskler ve ticaret hayatında oluşan gerilimler, ankete katılanların yüzde 45’lik kısmı tarafından ilk beş risk arasında gösterildi. Tüm bu gelişmelerin önümüzdeki birkaç yıl içinde ticaret, maliye ve para politikalarını doğrudan etkileyeceği düşünülüyor.
Son söz olarak çok sayıda kişi 2021 yılı ekonomik gelişmelerinden ve finansal istikrarın sağlanabileceğinden pek umutlu değil. Çoğu uzman ekonomist tersini söylese de gerçek enflasyon rakamları ile yüzleşenler, 2021’in 2020’den bile daha kötü geçeceğini düşünüyor. Fakat bu dönemin doğru stratejilerle ilerleyen firmalar için fırsatlar barındırdığı da bir gerçek. Bu zor dönemler geride kaldığında, kaybedenler kadar kazananlar da ön plana çıkacak.
Kaynaklar
https://www.insurancebusinessmag.com/us/risk-management/news/covid19-pandemic-is-top-risk-to-global-financial-stability-in-2021-241701.aspx
https://www.oecd.org/
https://www.imf.org/external/index.htm