Raporlara göre 2025’in son çeyreğine yaklaşırken sigorta sektörü küresel ölçekte ve Türkiye özelinde güçlü bir dönüşümden geçiyor. Türkiye ve dünya için denge ve güç ön planda.
Marsh, Swiss Re (Sigma), KPMG ve Türkiye Sigorta Birliği verileri; fiyatlamada gevşemenin başladığı, iklim kaynaklı kayıpların “yeni normal”e dönüştüğü, teknoloji yatırımlarının rekabeti belirlediği ve hem gelişmiş hem gelişmekte olan pazarlarda korunma açığının büyümeye karşı fırsat ve risk barındırdığı çok katmanlı bir tabloya işaret ediyor. Bu çerçevede sektörün yılın son çeyreğinde odağını sermaye yönetimi, veri-temelli risk modelleme, dijitalleşme ve müşteri deneyiminde farklılaşma üzerine kurması kritik önem taşıyor.
Küresel sigorta pazarı, fiyatlama döngüsündeki gevşeme, artan doğal afet kayıpları ve hızlanan yapay zeka yatırımlarının şekillendirdiği bir yapıda dikkatli olmalı. Teknik disiplin ile yenilikçi ürün geliştirme arasında denge kurarak büyümeyi yönetmek önemli hale geliyor.
Türkiye sigorta pazarı da yıl sonuna yaklaşırken TL bazlı güçlü prim artışını reel penetrasyona dönüştürmek, dijital kanalları yaygınlaştırmak ve iklim riskli branşlarda kamu–özel iş birliğini güçlendirmek üzere yoğunlaşmalı.
Yılın son çeyreğine gelindiğinde Marsh, Swiss Re ve KPMG bulguları ile reasürans/pazar haberlerine dayanarak şunlar söylenebilir:
Gevşeme / rekabet dönemi başladı: Fiyatlama döngüsü artık tek yönlü değil. 2024–2025 verileri, birçok pazarda yıllarca süren “sıkı fiyatlama” döneminden kademeli gevşemeye işaret ediyor. Marsh’ın Global Insurance Market Index verileri 2025’in çeyreklerinde üst üste fiyat düşüşleri gösteriyor ki bu özellikle yeterli kapasitenin piyasaya girmesiyle ve yatırımcıların sigorta sektörüne çekilmesiyle ilişkilendiriliyor. Bu halde, sigorta şirketleri kısa vadede teknik kârlılığı korumak için maliyet/süzme disiplinini, süreç verimliliğini ve farklılaştırılmış ürünler geliştirmeyi önceliklendirmeli.
Korunma açığı sürüyor: İklim ve doğal afet kayıpları artık “yeni normal” halini alıyor. Swiss Re’nin Sigma ve kurum dışı raporları, 2024’te sigortalı doğal afet zararlarının dolar bazında yüksek kaldığını, bunun sürdürülebilir bir risk yönetimi gerektirdiğini gösteriyor. Bu da müşteri taleplerinde genişleme, uzaktan algılama destekli risk modelleme, mikro-segmentasyon gibi yeni ürün ihtiyacı anlamına geliyor. Reasürans piyasası kısmen rahatlasa da büyük olaylar hâlâ kaynakları zorlayabiliyor; bu yüzden sermaye planlaması ve risk transfer stratejileri zorunlu. Reasürans fiyatlarının kısmi gevşemesi müşteri için iyi olsa da büyük felaketlerde reasürans şirketlerinin çekilme riski var. Şirketler kendi sermaye mekanizmalarını, CAT bonds gibi alternatif transfer çözümlerini, sermaye esnekliğini güçlendirmeli. Ayrıca sermaye maliyeti yönetimi, yeniden sermaye yapılandırmaları ve katmanlı reasürans stratejileri önceliklendirilmeli.
Anlık etkilerin artışı: Coğrafi ve jeopolitik kırılganlıklar belirli segmentleri anlık olarak vuruyor. Özellikle bölgesel çatışmaların deniz sigortası ve nakliye sigortası fiyatlarında ani artışlara yol açtığını gösteriyor. Bu, risk-segmente edilmiş ürünler, savaş/terör teminatları ve ülke/rota bazlı fiyatlama yaklaşımlarının önemini artırıyor. Bazı taşıma hatlarının primlerinde yüzde 60’a varan artışlar raporlandı.
Teknoloji ve veri yatırımları rekabet avantajı: KPMG CEO araştırmaları, CEO’ların büyümeye ve yapay zeka ve dijital yatırımlara odaklandığını gösteriyor. Sigorta şirketleri için otomasyon, daha iyi fiyatlama modelleri, hız ve doğruluk, müşteri deneyiminde kişiselleştirme yatırımları rekabeti belirleyecek. Yapay zekanın kısa vadede getireceği verimle beraber, bu alana erken ve sorumlu yatırım yapanlar avantaj elde edecek.
Hayat branşında faiz-eşleşmesi: Swiss Re raporlarında hayat segmentinin, yükselen faiz ortamından fayda sağlayabileceği; bireysel emeklilik ürünlerinde talep artabileceği öngörülüyor. Bu, yaşam sigortaları ve emeklilik ürünlerinde büyüme fırsatları sunuyor ancak ürün tasarımı ve rezervleme uygulamalarında daha dikkatli olunmalı.
Türkiye’ye özgü yıl sonu perspektifi
Türkiye sigorta pazarına bakıldığında, yıl sonuna yaklaşırken bazı konular öne çıkıyor. Bunlar arasında, TL bazlı güçlü prim artışını reel penetrasyona dönüştürmek, dijital kanalları yaygınlaştırmak ve iklim riskli branşlarda kamu–özel iş birliğini güçlendirmek zorunda.
Hızlı TL bazlı prim büyümesi: Türkiye Sigorta Birliği verileri ve yerel haberler de Türkiye’de prim üretiminde TL bazında güçlü bir büyüme gösteriyor. Ancak enflasyon ve kur etkisi bu büyümenin bir kısmını açıklıyor; reel büyüme ve penetrasyonun iyileştirilmesi için daha fazla veri analizi gerekli.
Branş bazlı farklılıklar: Kara araçları, sağlık gibi bazı branşlarda artışlar gözlemleniyor. Şirketler, fiyatlama ve hasar yönetiminde segment bazlı stratejiler uygulamalı.
Dijitalleşme ve müşteri deneyimi: Türkiye’de insurtech ve dijital dağıtım artıyor; yılın sonuna doğru müşteri kazanımı ve maliyet verimliliği hedefi de bir hayli önem kazanacak.
Bazı öneriler!
Raporlardan süzülen önerilere bakıldığında ise fiyatlama disiplinini korurken gelir kaynaklarını çeşitlendirmek çıkış olabilir. Risk mühendisliği, proaktif kayıp azaltma hizmetleri, parametrik çözümler gibi...
İklim risklerine yönelik modelleme ve saha veri entegrasyonuna yatırım yapılması, reasüransın ötesinde sermaye çözümleri hazırlanması da mühim.
İlaveten yapay zeka ve otomasyona erken yatırım yapılmalı. Hem müşteri deneyimi hem de hasar yönetiminde maliyet/performans kazanımı sağlanabilir. KPMG verileri de CEO’ların buna ağırlık verdiğini gösteriyor.
Bölgesel ve ticari hatlarda jeopolitik riskleri dinamik olarak fiyatlamak, örneğin deniz sigortalarında prim segmentinde rota bazlı stratejiler geliştirmek tercih edilebilir.
Türkiye için de TL bazlı büyümenin reel etkisini izlemek fark yaratabilir. Penetrasyonu artıracak mikro-sigorta ve devlet-özel sektör iş birlikleri öneriliyor.