Dünya ticaretinin yüzde 90’ını tek başına karşılayan deniz taşımacılığı güvenli, ucuz ve pratik bir taşımacılık şekli olması dolayısıyla çok sayıda avantajı bir arada sunuyor. Taşıma maliyetlerinde tasarruf sağlarken ticari yaşama hız ve verimlilik getiriyor. Ancak tonlarca ağırlığa sahip olan yükleri taşıyan gemiler kıtalararası seyahat sırasında büyük risklerle karşı karşıya. Bu riskler milyonlarca dolarlık hasarlara yol açabiliyor.
Dış faktörlere açık olması belirsizlik yaratıyor
Oldukça riskli bir sektör olan gemi taşımacılığı, yüksek sermaye gerektirdiği için risk faktörleri de yüksek bir alanken diğer yandan kontrolü dışında gelişen çok sayıda faktöre ve dış etkilere açık bir sektör olduğu için belirsizlikleri de oldukça fazla. Yüksek geri ödemeleri olan sektörün kontrolsüz olarak dış etkilere açık olması sektörü çok riskli hale getiriyor. Bu nedenle risk faktörlerinin çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Peki nedir bu risk faktörleri?
İş Riski
Gelecekteki gelir ve maliyetlerin belirsizliğinden kaynaklanan bu tip riskler faiz ve vergi öncesi kârlardaki (FVÖK) dalgalanmadan kaynaklanan riskler olarak da tanımlanıyor. Gemi taşımacılığında FVÖK kapsamında dalgalanmalara sebep olan faktörler değişken navlun oranları, sefer maliyetleri ile döviz kurları olarak sıralanıyor. Deniz taşımacılığı uluslararası bir boyutta gerçekleştiği için bu faktörlerdeki değişim, giderleri öngürülemeyecek seviyelere çıkarabiliyor.
Finansal Risk
Finansal risk; finansal yapıdaki belirsizlikler, borç sermaye oranı, sabit faiz gideri gibi faktörlerden oluşuyor. Borcun oranının fazla olması yani finansal kaldıracın yüksek olması, finansal riski arttırıyor. Varlıklarının çoğunu borçla finanse eden denizyolu taşımacılığı bu yönüyle finansal risklere karşı oldukça savunmasız. Gemi finansmanında kullanılan kredi faiz oranları genellikle piyasa faiz oranı üzerine belirli bir marj eklenerek belirleniyor. Piyasanın faiz oranı olan Libor oldukça hareketli bir yapıya sahip. Libor’a eklenecek marj oranı, şirketin kredi notuna, bankanın bu şirketle ilgili diğer risk algılarına bağlı olarak belirleniyor.
Kredi Riski
Kredi riskinde vadesi gelen borçların ödeme sıkıntısının ötesinde aktiflerin borçları karşılayamaması durumu da söz konusu olabiliyor. Gemi taşımacılığının sermaye yoğun bir sektör olmasına paralel olarak sektörde faaliyet gösterenlerin gemi alımı gibi konularda kredi ihtiyaçları çok fazla olabiliyor. Bu da kredi alınan finansal kuruluşa borçlarını geri ödeyememe riskini beraberinde getiriyor. Şirketler, zaman esaslı kiralama sözleşmesi kapsamında ödemelerini yerine getiremeyebiliyor. Bu nedenle gerek gemi sahibi ve gemi kiralayan gerekse kredi verilen şirket ve finansal kuruluşun herhangi bir sözleşme imzalamadan önce kredi analizinin yapılması gerekiyor.
Likidite Riski
Gemi taşımacılığında gemilerin ikinci el piyasadaki likiditeleri konjonktüre göre değişebiliyor. Navlunların yüksek olduğu dönemde genellikle gemiler ikinci el piyasada daha kolay satılabilirken, fiyatları da oldukça yüksek seyredebiliyor. Ancak piyasanın kötü olduğu dönemde gemiler ikinci el piyasada alıcı bulamayabiliyor, gemilerin fiyatları hurda değerlerine kadar düşebiliyor.
Piyasa Riski
Genel anlamda piyasa riski şirketin değerinin ya da nakit akımlarının faiz oranları, hisse senedi ve emtia fiyatları ile döviz kurları gibi değişkenlerin hareketlerinden etkilenme riskidir. Gemi taşımacılığında piyasa riskini oluşturan fiyat dalgalanmaları; navlun oranları, gemi ve yakıt fiyatları, faiz oranları ve döviz kurları gibi değişkenlerden kaynaklanabiliyor.
Ülke Riski
Gemi taşımacılığında faaliyette bulunan ülkelere ait spesifik riskler söz konusu olabiliyor. Sektör fonları üzerinde döviz kontrolleri gibi ekonomik riskler, varlıklara el koyma gibi politik riskler ya da denizyolu taşımacılığı yapan şirketlerin sahiplik yapısı üzerindeki kısıtlamalara dayalı yasal gerekliliklerden kaynaklanan riskler, ülke riskleri grubuna giriyor.
Politik Risk
Politik risk, yalnızca uluslararası düzeyde faaliyet gösteren şirketleri değil ulusal şirketleri de
Etkileyebiliyor. Mesela Türkiye’de vergi uygulamalarının değiştirilmesi bazı Türk şirketlerinin yararına bazılarının zararına olabiliyor. Küresel deniz yolu taşımacılığı ise politik risklere daha açık. Sektörün tarihine bakıldığında birçok politik olayın piyasayı derinden etkilediğini görmek mümkün. 1950 Kore Savaşı, 1956, 1967 ve 1973 yıllarında Süveyş Kanalı’nın kapanması, 1991 ve 2003 Körfez Savaşları denizyolu taşımacılığında navlun oranlarını önemli düzeyde etkileyen tarihi politik riskler olarak karşımıza çıkıyor.
Teknik ve Fiziksel Risk
Hava durumu, çarpışmalar gibi nedenlerden kaynaklanan kayıplar, arızalar ve hasarlar teknik ve fiziksel riskler arasında yer alıyor. Bu tür kayıplar kârlılık düzeylerinde ve varlık değerlerinde ciddi düşüşler yaratabiliyor. İklim değişikliği nedeniyle doğal afetlerdeki artış, bu riskleri artırırken kazalar da bu risklerin kapsamına giriyor. Geçtiğimiz yıl, Süveyş Kanalı’nın 6 gün boyunca tıkanmasına neden olan Ever Given ile Sri Lanka açıklarında yanan X-Press Pearl gemilerinin yarattığı hasarın milyonlarca doları bulması buna en doğru örnek.
Risklere karşı alınabilecek önlemler neler?
Riskin ölçülmesi ve iyi yönetilmesi önemli
Dünyada bilgi ekonomilerinin yaygınlaşması, ülkeler arası sınırları ortadan kaldıran küreselleşmenin etkisiyle bir ülkede yaşanan ekonomik kriz diğer ülkeleri de eş zamanlı olarak etkileyebiliyor. Bu nedenle tüm ülkeler ve her sektörde faaliyette bulunan kuruluşlar gibi gemi taşımacılığının aktörleri için de riskin ölçülmesi ve yönetilmesi önemli hale geldi. Kâr veya nakit akımlarında belirsizliğe sebep olan değişkenliklerde piyasa koşullarının hatırı sayılır bir önemi bulunuyor.
Aracı kurumla çalışmak önemli
İstatistikler özellikle ekonomik kriz döneminde sektörün kaynaklarını iyi yönetemediğini ortaya koyuyor. Sektörün karşı karşıya kaldığı risklerden dolayı oluşan başarısız finansman yönetimi sorunların başında geliyor. Uzmanlar hem tersanelerin hem de Türk armatörlerinin kriz dönemlerinde düşüş yaşamamaları için kendi aracı kuruluşlarını kullanmaları gerektiği üzerinde duruyor. Aksi durumda yükselen maliyetler şirketleri iflasın eşiğine sürükleyebilir. Aracı kuruşlar yani danışmanlık şirketlerinin kullanılması ile beraber her verilen sipariş daha uygun fiyatlara alınabiliyor. Böylelikle bankalardan alınacak kredilerde kolaylık sağlanıyor.
Doğru finans kuruluşu seçimi
Öte yandan denizcilik sektöründe uzmanlaşmayan finans kuruluşları da potansiyel risk yaratıyor. Bu kuruluşlar kredi verirken diğer reel sektördekileri değerlendirdiği gibi hareket ederek kısa vadeli krediler ile sektörü olumsuz etkileyebiliyor. Bu açıdan bakıldığında doğru finans kuruluşu seçimi de büyük önem taşıyor. Varlık yönetiminin en iyi şekilde uygulandığı; sigorta, ekipman, yakıt maliyetleri, mevsimsel koşullardan kaynaklanan etkenler, taşıma maliyetlerindeki değişim, politik ve ekonomik dalgalanma riski gibi unsurların iyi hesaplandığı bir risk yönetimi, alınabilecek önlemleri bir araya getiriyor.
KAYNAKLAR
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Finans Bilim Dalı